21 Ocak 2011 Cuma

İnsan ve Tarih

   Tarih, insanların geçmişteki her türlü faaliyetini, olayların birbiriyle olan ilişkilerini, sebep-sonuç belirterek yer ve zaman göstererek, belgelere dayalı olarak inceleyen bir bilim dalıdır. Tanımdan da anlaşılacağı üzere tarihi meydana getiren insandır. Hikâye, masal, efsana ve kıssalarda değişmez kahraman olarak öne çıkaması insanın tarihe karşı ilgisini artırmıştır.

   Tarih, insan hafızasında hep geçmişe ait bir kavram olarak yer edinmiştir. Bunu sebebi, tarihin geçmişte yaşanan olaylara konu edinmesidir. İngiliz tarihçi Collingwood (Kolinvud)’un dediği gibi “Gemiş, bir anlamda bugün hâlâ yaşayan bir zaman dilimidir.”. Geçmişte yaşanan olayların etkisi uzun süre devam edebilir. Bu yüzden günümüzdeki olayların açıklanmasında geçmiş, önemli bir yere sahiptir. İngiliz tarihçi Edward H. Carr “Tarih Nedir?” adlı kitabında tarihi, bugün ile geçmiş arasında bitmez bir diyalog olarak ifade etmektedir. İnsan, tarih bilimiyle geçmişi sorgulayarak geleceğine yön vermektedir. “Nereden gelip, nereye gidiyoruz?” sorusunun cevabını tarihin ışığında aramaktadır. Böyle insan, geçmişini tarih aracılığıyla anlamaya ve sorgulamaya çalışmaktadır.

Tarihte Sebep-Sonuç ve Yer-Zaman İlişkisi

   Bir olayın tarihî olay kapsamı içerisinde değerlendirilebilmesi için olayın yeri ve zamanı bilinmeli ve olayın üzerinden belli bir zaman geçmişi olmalıdır. Tarihî olaylar belirli bir coğrafyada gerçekleşir ve bu coğrafyanın olayın oluşumu ve gelişiminde etkisi vardır. Bu nedenle olayların sebep ve sonuçlarının bütün yönleriyle anlaşılıp açıklanabilmesi için olayın geçtiği mekânın bilinmesi gerekir.

   Tarihi olaylar süreklilik gösterdiği için olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi vardır; bir olay kendinden önceki bir olayın sonucu ve kendisinden sonraki bir olayın sebebini oluşturabilir. Bu nedenle tarihte zaman ve kronoloji son derece önemlidir. Olayların üzerinden belli bir zamanın geçmesi ise olayın sonuçlarının ve etkilerinin tüm yönleriyle görülüp analizinin yapılması ve hangi olayın nedeni ya da sonucu olduğunun tespit edilmesi açısından önemlidir.

Tarih Biliminin Yöntemi

   Bir sonuca ulaşmak için bilim ve mantığa uygun biçimde yapılan araştırma şekline yöntem denir. Her bilim dalı mutlaka bir yöntem kullanmak zorundadır. Sosyal bilimler ve fen bilimlerinin yöntemleri birbirinden farklıdır. Fen bilimleri; gözlemlere deneylere, laboratuvar ölçümlerine, formüllere, kural, yasa ve sonuçlara dayalı bir yöntem kullanır. Sosyal bir bilim olan tarih ise geçmişte yaşanmış ve bitmiş olayları konu edinir. Bu nedenle geçmişte yaşanmış olayları yeniden deneye tabi tutmak ve olayla ilgili genel kanunlara ulaşmak mümkün değildir. Ayrıca geçmişteki bir olayın aynı şartlarda tekrarlanması da imkânsızdır. Tarihi, bilim hâline getiren araştırıcılığı ve sorgulayıcılığıdır.

   Tarihin yönetimi tarihî olayları inceleyerek anlamak ve açıklamaktır. Tarihî olaylar hakkında doğru bilgi edinmek ancak o dönemden kalan ve olaya tanıklık edebilecek belge ve bulguların değerlendirilmesi ile mümkündür. Bu değerlendirilmede sistematik bir yöntem izlenir.

   Tarih yönteminin bilimi beşe ayrılır.

Tarih Biliminin Yönteminde Kullanılan 5 Aşama

a. TARAMA
(Kaynak Arama)

Tarihe kaynaklık
edebilecek her
türlü bilgi ve verilerin
bulunması aşamasıdır.
b. TASNİF
(Sınıflandırılma)
Toplanan verilerin
bir sistem dahilinde
sınıflandırılması
aşamasıdır.
c. TAHLİL
(Çözümleme)
Elde edilen verilerin
kaynak ve bilgi
yönünden yeterli
olup olmadığının
kontrol edilmesi
aşamasıdır.
d. TENKİT
(Eleştiri)
Toplanan verilerin
gerçekliği ve bilgi
açısından güvenirliğinin
tespit edildiği
aşamadır.
e. TERKİP
(Sentez)
Toplanan verilerin
birleştirelerek sonuca
ulaşılması aşamasıdır. Bu aşamada olaylar değişik
açılardan (kültürel, ekonomik vb.) incelenerek sonuca ulaşılır.

Yüzyıl ve Milat Kavramları


 
   Yukarıdaki resimde yüzyıl ve milat kavramları yer almaktadır.

Türklerin Kullandığı Takvimler

   Türklerin ilk kullanmış oldukları takvim; güneş yılını esas alan ve yılların hayvan isimleriyle belirtildiği on iki hayvanlı Türk takvimidir.

   Türkler islamiyetin kabülünden sonra hicri takvimi kullanmaya başlamışlardır. Büyük Selçuklular döneminde Sultan Melik Şah tarafından yaptırılan ve güneş yılı esas alınan Celali takvim kullanılmışmıştır.

   Osmanlılar Devleti’nde mali işlerde güneş yılı esasına göre düzenlenen Rumi takvim kullanılmaya başlandı. 1917 yılında ise Takvim-i Garbi adıyla Miladi takvime yakın bir takvim kullanılmıştır.

   Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sonra ise 26 Aralık 1925′te Miladi takvim kabul edildi ve 1 Ocak 1926′dan itibaren kullanılmaya başlandı.

   Türklerin Kullandığı Takvimler Tablo Halinde Sırasıyla
  
12 Hayvanlı Türk Takvimi
Takvimin Adı: 12 Hayvanlı Türk Takvimi
Esas Aldığı Yıl Sistemi: Güneş
Özellikler:
- Her yıl bir hayvan adıyla anılır.
- 1 yıl 365 gün, 5 saat olarak kabul edilmiştir.
- 12 yılda 1 devir yapar. Yıllar sayı ile değil, hayvan adlarıyla gösterilir.
- Aylar sayılarla belirtilmiştir.
- Bu takvim Türklerden başka Çinliler, Tibetliler tarafından da kullanılmıştır.

Hicri Takvim
Takvimin Adı: Hicri Takvim
Esas Aldığı Yıl Sistemi: Ay
Özellikler:
- Bir yıl 354 gündür. Kamerî (ay) takvim olarak da bilinir.
- Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretini (622) başlangıç yılı olarak esas almıştır.
- Hz. Ömer Döneminde oluşturulmuştur.
- Ülkemizde 1 Ocak 1926′ ya kadar yürürlükte olan bu takvim, günümüzde sadece dinî ay ve günlerin belirlenmesinde kullanılmaktadır.

Celali Takvim
Takvimin Adı: Celali Takvim
Esas Aldığı Yıl Sistemi: Güneş
Özellikler:
- Bir yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilmiştir.
- Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah tarafından yaptırılmıştır.
- Takvimin başlangıç tarihi olarak 1079 yılı kabul edilmiştir.
- Babür Devleti tarafından da kullanılmıştır.

Rumi Takvim
Takvimin Adı: Rumi Takvim
Esas Alındığı Yıl Sistemi: Güneş
Özellikler:
- Bir yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilmiştir.
- Takvimin başlangıç tarihi olarak hicret kabul edilmiştir.
- Gündelik hayatta hicri takvim kullanılırken 1839 yılından itibaren Osmanlı Devleti’nde mali işlerde (vergi, maaş vb.) aksama olmaması için kullanılmıştır.

Miladi Takvim
Takvimin Adı: Miladi Takvim
Esas Alındığı Yıl Sistemi: Güneş
Özellikler:
-
Bir yıl 365 gün 6 saat olarak kabul edilmiştir.
- Gregoryen takvimi olarak da bilinir.
- Başlangıç olarak 1 Ocak tarihi kabul edilmiştir.
- Miladi takvimin ilk şekli Mısırlılara aittir.
- Romalılar ve Para XIII.Gregorious tarafından geliştirilmiştir.
- Hz. İsa’nın doğumu takvim başlangıcı olarak kabul edildiğinden bu takvime miladi takvim adı verilmiştir.
- Ülkemizde 1 Ocak 1926′dan itibaren kullanılmaya başlanmıştır.

Atatürk’ün Tarih Öğrenimine Verdiği Önem




   Tarihe büyük ilgi duyan Atatürk, “Eğer bir millet büyükse kendisini tanımakla daha büyük olur.” diyerek tarih öğrenimine verdiği önemi göstermiştir. O, Türklüğün bütün özelliklerini, niteliklerini dile getirmekle kalmamış, Türk gencine kendi tarihini öğrenmeyi bir hedef olarak göstermiştir.

   Atatürk Türk ve dünya tarihinin araştırılması konusunda büyük gayret göstermiştir. O bu konuda şöyle demektedir: “Türk milletinin tarihi, şimdiye kadar sanıldığı gibi yalnız Osmanlı tarihinden ibaret değildir. Türk’ün tarihi çok daha eskidir. Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlerlere de sahip olmuştur. Bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihada bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduktan sonra Türk tarihinin doğru kaynaklara dayandırılarak araştırılmasına büyük önem vermiştir. Türk tarihi ile ilgili bilimsel çalışmalar yapılabilmesi için 1931 yılında Türk Tarihi Tetkik Cemiyetini kurdurmuştur. Atatürk mirasının bir bölümünü, daha sonra adı Türk Tarih Kurumu olan bu cemiyete bırakmıştır.


    Not: Ekbilgiler.Com benim sitemdi. Bazı maddî nedenlerden dolayı kapattım. Yani (Ç)alıntı yapmadım.

Sarıkamış Harekâtı

  
  
Sarıkamış Harekâtı (22 Aralık 1914)

   Sarıkamış Harekâtı, I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti tarafından Rus Çarlığına karşı düzenlenmiş ve Osmanlı Devleti için büyük bir başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

   Sarıkamış, Berlin Antlaşması (1878) ile Rusya’ya verilmişti. 1914 yılında Başkomutan Vekili Enver Paşa, Sarıkamış’ı geri almak amacıyla 19 Aralık tarihinde harekât planını kurmaylarına sunmuş ve harekâtın yapılmasına karar vermişti.

   Harekâta katılan Türk askerlerinin büyük bir kısmı teçhizat yönünden iklim şartlarına karşı hazırlıksızdı. 3. Ordunun 9, 10 ve 11. kolorduları, 24 Aralık 1914 günü -39 derece soğukta Sarıkamış Harekâtı’na başladı. Ayrıca, gerilla savaşı yapan Türk çeteleri de Ardahan’a hareket etti. 3. Ordudan bazı kıtalar, 24-25 Aralık gecesi, Sarıkamış’a ulaşmayı başardı. Ancak, Allahü Ekber Dağları’nı aşarken zor kış şartları sebebiyle gerek sayı gerekse teçhizat yönünden büyük kayıp verdiler.

   Türk çeteleri de 1915 yılı başında Ardahan’a girdi. Rus Kafkas Ordusu başkumandanı, 3. Ordunun ilerleyişi üzerine, telsiz ve telgraf aracılığıyla müttefiklerine: “Kış şartlarından dolayı Türk ordusu durdurulamıyor. İkinci bir cephe açılarak Türk ordusu bu cepheye yönlendirilmeli. Bu yapılamazsa Bakü petrolleri, Osmanlı-Alman ittifakının eline geçeçek ve Hindistan yolu onlara açık bulunacaktır!” haberini gönderiyordu.

   Her şey Türk ordusunun lehine iken kış şartları 3-4 Ocak 1915 gecesi daha da ağırlaştı. Kar, yolları kapadı. Çadırlara zarar verdi.Arkasından da dondurucu soğuklar bastırdı. Türk ordusu soğuk ve salgın hastalıklar nedeniyle büyük kayıplar verdi. Bu harekâtta Ruslar, 32.000 kayıp verdiler.

   Sarıkamış Harekâtı; düşman kuvvetleri arkadan kuşatmayı hedef alan, başarılı bir plandı. Ancak iklim şartlarının dikkate alınmaması bu planı başarısız kıldı.


   Not: Ekbilgiler.Com benim sitemdi. Bazı maddî nedenlerden dolayı kapattım. Yani (Ç)alıntı yapmadım.